Bugün kafa yakan bir şeye bakalım: Gerçeklik algımız ne kadar sağlam? Gözümüzle gördüğümüz, kulağımızla duyduğumuz şeyler sahiden “gerçek” mi? Günlük hayatta “Böyle işte” deyip geçiyoruz ama bence iş sandığımızdan karışık. Algımız bizi yanıltıyor mu, yoksa biz mi ona fazla güveniyoruz?
Gözümüzle Gördüğümüz Ne Kadar Doğru?
Yolda yürürken uzaktan birini tanıdık sanıp el sallıyorsun, ama yaklaştığında alakasız biri çıkıyor. Ya da mağazada vitrindeki mankene “Pardon” diyorsun, çünkü insan sandın. Bence bu hem komik hem düşündürüyor. Beynimiz boşlukları doldurmakta acayip hızlı, ama bazen fena çuvallıyor. Bilim buna algısal yanılma diyor. University College London’da bir araştırma var, gözümüz saniyede tonla kare yakalıyor ama beyin hepsini düzgün işlemek yerine kestirmeden gidiyor. Sokakta gölgeli bir şey görüyorsun, “Kedi” sanıyorsun, ama çöp poşeti.

Beynimiz Bizi Nasıl Yönlendiriyor?
Beyin, geçmişten gelenlerle gerçekliği yoğuruyor. İş görüşmesinde biri soğuk bakıyor gibi geldi diyelim, hemen “Beni sevmedi” diyorsun. Ama ya yüzü öyleyse? Ya da o gün morali bozuksa? Buna onaylama önyargısı diyorlar. Markette bir ürün alıyorsun, “Bu marka iyidir” diye, ama bu sefer berbat çıkıyor. Tartışmada “Haklıyım” diye tutturuyorsun, çünkü eskiden benzer bir konuda kazanmışsın, ama veriler tersini söylüyor. Bence beyin tembel bir yönetmen gibi, eski sahneleri kesip yapıştırıyor. Gerçeklik mi? Çoğu zaman çarpık bir kopya.
Teknoloji Gerçekliği Ne Kadar Değiştiriyor?
Teknoloji her yerde artık. Sosyal medyada “Dünya 2050’de çöl olacak” diye bir haber görüyorsun, “Eyvah” diyorsun, ama kaynak naber? Videoda politikacı konuşuyor, alkış kıyamet, sonra anlıyorsun ki deepfake. MIT’de bir çalışma var, algoritmalar algımızı şekillendiriyor diyor. Alışveriş sitesinde “Bu çok satıyor” diye bir şey öneriyorlar, alıyorsun, ama belki sana özel bir numara. Haber uygulamasında hep aynı tarz şeyler görüyorsun, dünya sanki o kadar. Bence teknoloji algımıza süper güç katarken, bir yandan da bizi ufak bir kutuya tıkıyor.

Duyularımız ve Çevre Faktörleri
Çevre de boş durmuyor. Restoranda sakin ortamda yemek yiyorsun, her şey harika. Ama aynı yemeği caddede, otobüs gürültüsüyle yesen, tadı kaçıyor. Sinemada filmin sesi koltuğu titretiyor, “Vay be!” diyorsun, evde izlesen o etki yok. Scientific American’da bir yazı var, ışık, ses, hava bile algıyı boyuyor diyor. Loş odada birini ciddi sanıyorsun, parlak ışıkta gülüyor. Metroda koku alıyorsun, “Parfüm mü?” dersin, ama yemek kokusu. Bence çevre, algımızı adeta bir ressam gibi şekillendiriyor.
Ne Kadar Güveniliriz?
Algımız kaygansa, neye güveneceğiz? Toplantıda rapor sunuyorsun, veriler eskiyse ne kadar gerçek? Haber kanalı “Ekonomi batıyor” diyor, başka yer “Yolunda” diyor, hangisi doğru? Mağazada “Bu son ürün” dediklerinde alıyorsun, ama stok dolu. Trafik ışıklarında kırmızı sanıp duruyorsun, ama bozuksa yeşilmiş. Bence algımız hayatta kalmak için çalışıyor, ama mükemmel değil. Bilim de öyle diyor, “yeterince iyi” ama kusursuz değil. Düşünsene, bir sunumda “Bu rakamlar kesin” diyorsun, ama biri “Kaynak?” diye sorarsa ne yaparsın?

Özetle
Bence gerçeklik algımız, beynin, teknolojinin ve çevrenin karması. Günlük hayatta “Kesin budur” derken, bir sürü filtre işliyor. İş projesinde rakamlara bakmadan “Doğru” diyorsun, ama kontrol etmezsen yanılırsın. Habere bakıp “Dünya böyle” sanıyorsun, ama başka açıdan farklı. Algımız yol gösteriyor, ama körü körüne güvenmek riskli. Teknolojiyle, çevreyle, beynin numaralarıyla sürekli değişiyor. Sen ne dersin? Algına ne kadar inanıyorsun?